23 Mayıs 2009 Cumartesi

SATIR SOKAĞINDAN MEKTUPLAR

Bi kerecik olsun,baksaydın sevecen sevecen gözlerimin içine; ne uçurtmalar uçururdum kimbilir ,gözlerinin maviliklerinde ...Oysa ,ne güneşler biriktirip gelmiştim senin Kasımlarına ...Ama, ihanetinin parmak izleri silinmemişti ,hiç yüreğine girmeye çalıştığım o kapıda!Artık erken de kalkamıyorum eskisi gibi.Kim demiş sabahların bizim sokağa taşındığını?Halt etmişler...Bazan saatin on ikisinde bazansa saatin ikisin de -üçünde kaldırıyor gece, karaçarşafını üstümden.Kös kös oturup yudumladığım çayın tadı da bozuk ya bu aralar ;ümidimi idam edercesine acıtıcı her yudumum bu aralar.Sinsi sinsi ...Ilık ılık...Memesi dişlenen bi annenin çığlıklarını yüreğine gömüşü kadar kutsal bi direnişle bakıyorum resmine,gülüm...Bi bilsen ne yakıcı bu bakmalar...Göz göre göre dokunamamak sana ,koklayamamak çarşafımdaki ter kokunu...Ah! bi bilsen nasıl zor! Beni merak etme ,sen!İlk rastladığın bi gururu kırık ,kimsesiz bi o kadar da korkağın alnındaki derin çizgilerden akıtabilirsin zehirini.Korkma ,payıma düşen acıyı devşirir o bana bi bakışta .Aynı gezegenin çocuklarıyız çünkü biz; rastlaşırız elbet bi satır sokağında !Ben bunları yazarken ,annem de yanıma ilişmiş, tülbent oyalıp duruyor .Sorsam mı acaba 'beni niye doğurdun anne?'diye ,ama olmaz.Olamaz...Bi izahı yok bunun da;hiçbir olamaz'ın açıklaması olmadığı gibi...O da n'apsın ,ben bi salağın önde gideniysem!Ne de güzel salmış sol bacağını sağ bacağının üzerinden.Ooh !Yarasın be anne...Bu tatlı Mayıs akşamının tadını nakşetmek istercesine ne de huzurlu huzurlu bakıp duruyor tülbentine!Tıpkı beni bu dünyaya nakşederken ki gibi;özenle ve sonsuz bi sabırla oyalıyor tülbentini annem...Keşke annemin her ilmeği gibi, Mayıslarda da Kasımlarda da güneş sarısı kalabilseydim hep, ben de... N'olur du sanki!Kutsal bi şehre iltica eden bi fahişenin titrekliğiyle uyandım zaten bu sabah.Kafam bozuk!Sanki ,hiç sevilmemiş soğuk bir yürekle,Timur'un fil orduları üzerinden geçmiş ağrılı bi sırtla uyandım bu sabah.Sen diye sarıldığım yastığıma küfür edesim bile geldi,ama onu da beceremedim,gülüm!Aslında susuz katırları kıskandıracak kadar çok çay içerim,ama içim almıyor bugün.Babamın uflayıp puflamalarıyla,küfürleriyle davete geliyor akşam !İyi akşamlar!Ne bilgelerin birtakım sofistike öğretileri ne de Don Kişot'un kılıcı söker ,bu akşam!Yastığımın altına biriktirdiğim senli zamanlarla avunup duruyorum.Hepsi bu...İyi ki , en akılsız şey, zaman vallahi.Yoksa hayalsiz bi dünya nice olurdu?Tabi ,biz tuhaf insanoğlu olarak ,geçmişin mirasından sadece acıları yad etmeye amade olduğumuzdan bu durum acıtıcı oluyor çoğu zaman ya! Neyse...Böyle pragmatik ve rekabetçi bi devirde benden bi şey olmaz!Biliyorum ,gülüm...Biliyorum...Olympos!a varan ilk maratoncu köstebek olursa ,belki o zaman bişeyler olur işte...Yumağına sarılmış bi kedi yavrusu da diyebilirsin bana;en sevdiğini en sevdiğinin ayırdığı bi kedi yavrusu...Nasıl biliyorsan öyle de işte!Ateşin ışığına aşık olup ,ateşin etrafında fır dönüp,sonra da kavrulup giden pervane böceğinden farksızım be ,gülüm!Dedim ya zamanın aklı yoktur diye ;hala ilk ve son aşkım gibisin .Mecbur muyum hep böyle geceyle gündüzün kavşağından her seferinde seni çalıp çırpmalara?Çok yordun beni ,çok! Tek bi nefes bile çalmazdım oysa rüzgarlardan,saçının her telinin ruhumun en derinlerinde dalgalanabilmesi pahasına.Put gibi otururdum dizinin dibin de...Elli biri bile bırakırdım...Pazara bile gelirdim senle...Kendime iyi bakmamı söyleyişin geldi de aklıma ,gülesim geldi.Yeni sevgiliyle yaşayacağın aşk maceranızı dinleyecek kadar takatim kalsa yeter oysa sana!Tamam...Tamam ...Biliyorum ,sonsuz ve tek bi aşkın peşinde olduğumu,biliyorum.Ağlayıp sızlamaya gerek yok yani bu durumda .Çünkü ,aşkları tarif eden ,kesik kesik sollama şeritleri yoktur bu yolda.Ve ardında pineklediğin ağır vasıtanın seni alıp götüreceği yer kaderindir artık...Laf olsun diye yazdığımı da bilmiyor değilim bunları,ama mecburum.Hep susuz zıkımlandığım aşkının başdöndürücülüklerini,mide bulantılarını ruhumun derinlerinden dürtüp çıkartabilecek şu aciz kalemimden başka kimim kimsem yok da ondan yazıyorum bunları...Zor be gülüm ,bu devrin adamı olamamak.Çok zor !Gına geldi artık ,binbir gece masalları tadında hayata tutunmalardan!Vallahi ,gına geldi!Nietzsche'nin dediği gibi bana da mı acı çektiren ümitlerim, yani sana dair şeyler mi acaba,bilmiyorum...Belki de öyledir ...Alamut Kalesi imkansızlığı gibisin...Ulaşılabilen ,ama asla ulaşamayacağımsın !Senin gökkuşağını bu devrin cilalı boyalarından boyamayı beceremem ben,gülüm!Beni affet!Biraz karakalem kaçarım ben bu devrin manzarasında...Karakalem...Ben ,şu kıytırık kalemden bastonumla gezinip durmayı beceririm ancak , bu satır sokağında!Kimi zaman bi köle ,kimi zaman da Spartaküs kadar cesur bi asi oluveririm bu sokakta.Ama sadece bu sokakta...Güneşli havalarda okunası teraneler değil bunlar,bilirim.Sıktıysam affeyle...Ben de anlamış değilim ; böyle çiçeklerin düş bahçemde ne işinin olduğunu böyle bi günde.En kusursuz yıldızların bile kayması için lazım gelen, bi yaz gecesi tadında şeyler yazdırıyor olmalı bana böyle şeyleri...Neyse!Geçen ,ilk buluştuğumuz o yere gittim .Bardakların çifter çifter gittiği masalara baktım, fesat fesat...Yalnızlarla sevgililerin masaları en kadim iki düşmanın siperlerinden farksızdılar.Korktum!Kaçtım yine satır sokağına...Bir kerecik olsun baksaydın sevecen sevecen gözlerimin içine ,kimbilir ne uçurtmalar uçuşacaktı gözlerinin maviliklerinde .Önce ayaklarımı yerden kesen ,sonra da göklere çıkaracak ne uçurtmalar uçuşacaktı kimbilir o an gözlerimizin maviliklerinde... Baksaydın bir kerecik olsun ,sevecen sevecen...

ıssız adam/19.05.2009

2 yorum:

  1. en sığınılası yerdir değil mi, satır sokakları.. kalabalıklara karışamadığımız anlarda, kelimelerle gireriz hayata.. pöffff, değişecek mi birşeyler zamanla...

    YanıtlaSil
  2. evet...kaçışın ta kendisidir satır sokağı!hayatla elele tutuşamayanların,hep arkada bırakılmışlıkların yükünü çeken ben gibilerin sokağı...

    YanıtlaSil